ZİNA (ALDATMA) NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI
Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası TMK madde 161'de düzenlenmiştir. Buna göre "Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur." Zina mutlak boşanma sebebidir ve özel boşanma sebeplerindendir. Özel boşanma sebebi olduğu için davacı genel boşanma sebeplerinden biriyle açılan boşanma davasındakinden farklı olarak karşı tarafın kusurlu olup olmadığını ispatlamak zorunda değildir. Burada ispatlanacak olan aldatma eylemidir.
HANGİ DURUMLAR ZİNA KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLİR?
➤ Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu karara göre; "Aynı iş yerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacının zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekir."(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/20278 E. 2010/1423 K.)Buna göre eşlerden birinin karşı cinsle telefonla görüşme, mesaj gönderme vb. davranışları zina sebebiyle boşanma davası açmaya yeter kabul edilmemektedir.
➤ Yine Yargıtayın vermiş olduğu bir başka karara göre; "Zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşul, "cinsel ilişkinin" varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır. Davalı erkeğin bir başka kadınla cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin başka bir kadınla evden çıkarken ve sokakta yürürken görüldüğü anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka kadınla cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı erkeğin bu davranışları zina değil, "güven sarsıcı davranış" niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir." (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/15989 E. , 2018/4730 K.) Bu kapsamda Yargıtay zina nedeniyle boşanmanın gerçekleşebilmesi için cinsel ilişkinin varlığını gerekli görmektedir.
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR?
➼Evlilik ilişkisinin bulunması (İptal davasının açıldığı aşamada ya da ayrılık durumunda gerçekleştirilirse de zina kapsamında değerlendirilir.)
➼Başkasıyla cinsel ilişkide bulunma (Zinadan bahsedebilmek için karşı cinsten bir kimseyle cinsel ilişkide bulunulmuş olmalıdır. Aynı cinsle olması halinde zinadan değil haysiyetsiz hayat sürmeden veya evlilik birliğinin sarsılmasından bahsedilebilir.)
➼Zina edenin kusurlu olması
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR?
➼Evlilik ilişkisinin bulunması (İptal davasının açıldığı aşamada ya da ayrılık durumunda gerçekleştirilirse de zina kapsamında değerlendirilir.)
➼Başkasıyla cinsel ilişkide bulunma (Zinadan bahsedebilmek için karşı cinsten bir kimseyle cinsel ilişkide bulunulmuş olmalıdır. Aynı cinsle olması halinde zinadan değil haysiyetsiz hayat sürmeden veya evlilik birliğinin sarsılmasından bahsedilebilir.)
➼Zina edenin kusurlu olması
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NE ZAMANA KADAR AÇILABİLİR?
Aldatıldığını öğrenen eş TMK madde 161 gereğince eğer zina nedeniyle boşanma davası açmak istiyorsa davayı aldatıldığını öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde açmalıdır. Fakat aldatma fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmişse artık aldatılan eş zina nedeniyle boşanma davası açamayacaktır. 5 yıllık bu hak düşürücü süre her ne kadar özel boşanma sebebi olan zina sebebiyle boşanma davası açmaya engel teşkil etse de aldatma fiili genel sebeple açılan boşanma davasında bir boşanma sebebi olarak kabul edilebilir.
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NASIL AÇILIR?
Zina nedeniyle boşanma davası münhasıran aldatma olgusuna dayalı olarak açılabileceği gibi, özel boşanma sebebi olan zina ile birlikte genel boşanma sebeplerine (örneğin şiddetli geçimsizlik) dayalı olarak da açılabilir. Münhasıran özel boşanma sebebi olan zinaya dayalı olarak açılır da aldatma fiili ispatlanamazsa dava reddedilecektir. Bu takdirde genel boşanma sebeplerinden biriyle birlikte dava açıldığı takdirde aldatma fiili ispatlanamasa bile boşanma kararı bir başka sebebe dayalı olarak verilebilecektir.
ALDATILAN TARAF AFFETTİKTEN SONRA ZİNAYA DAYALI OLARAK DAVA AÇABİLİR Mİ?
TMK madde 161 gereğince "affeden tarafın dava hakkı yoktur." Af örtülü veya açık olabilir. Yine aldatılan taraf öncesinde zina nedeniyle bir boşanma davası açıp bu davasından feragat etmişse, sonrasında artık zina nedeniyle boşanma davası açamaz.
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NEREDE AÇILIR?
TMK madde 168 gereğince "Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir." Bu takdirde aldatılan eş taraflardan birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa 6 aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesinde dava açabilir.
ALDATILAN EŞİN ALDATAN EŞTEN VE SEVGİLİSİNDEN TAZMİNAT TALEP ETMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Her halükarda aldatılan eşin aldatan eşten manevi tazminat talep etme hakkı vardır. Fakat aldatılan eşin aldatan eşin sevgilisinden tazminat talep edip edemeyeceği hususunda farklı kararlar verilmiştir.
Öncelikle bu konuda Yargıtay HGK'nın vermiş olduğu bir kararda; "Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Sonuç itibariyle, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşenden kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek, bundan kaynaklanan zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir.” (YHGK, 2010/4 – 129 E. 2010/173 K. 24.03.2010) denilmiştir. Bu kararında Yargıtay aldatan eşin sevgilisinin, aldatan eşin evli olduğunu bildiği halde aldatma fiilini gerçekleştirmesi halinde sevgilinin kusurlu olacağı ve aldatılan eşin 3. kişi konumundaki sevgiliden tazminat talep etme hakkının olduğuna karar vermiştir.
Ancak sonrasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi vermiş olduğu kararında; "Davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir." demek suretiyle aldatma fiilinden 3. kişinin sorumlu tutulamayacağına karar vermiştir.
Bu konuda birçok çelişkili karar verildikten sonra son olarak Yargıtay Büyük Genel Kurulu 06.07.2018 tarihli kararında aldatılan eşin, evliliğin bitmesine neden olan 3. kişi konumundaki kişiden (aldatan eşin sevgilisinden) manevi tazminat isteyemeyeceğine çünkü 3. kişi konumundaki sevgililerin evlilik birliğinin tarafı olmadığından fiilin haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğine ve ortada tazminatı gerektirir bir durum olmadığına karar vermiştir. Bu takdirde bu konuda açılacak manevi tazminat davalarında mahkeme artık red kararı verecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder