SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma özel ve nisbi boşanma sebeplerindendir. Mutlak boşanma sebeplerinden olmadığı için hakimin takdir yetkisi bulunmaktadır. 

TMK madde 163'de düzenlenmiştir. Buna göre; "Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir."

SUÇ İŞLEME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASININ AÇILABİLMESİ İÇİN İŞLENEN SUÇUN NİTELİĞİ NASIL OLMALIDIR?

Buradaki suçtan kastedilen; ahlak düzeninin daha yüksek bir şiddetle reddettiği, meydana çıktığında normal olarak insanın yüzünü kızartan suçlardır. Örneğin; hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçme, güveni kötüye kullanma, sahtecilik, kalpazanlık, kaçakçılık, zimmet vb. Yani işlenen suç küçük düşürücü olmalıdır. Kazayla bir kişinin ölümüne sebep olma durumunda küçük düşürücü bir suçtan bahsedilemez.

İşlenen bu yüz kızartıcı suçun evlilik birliği içerisindeyken işlenmiş olması gerekir ve işlenmiş olan bu suç diğer eşin onunla birlikte yaşamasına imkan vermeyecek ölçüde olmalıdır. Ayrıca bu sebeple dava açılabilmesi için ceza yargılamasının kesinleşmesi gerekmemektedir. İşlenen suç nedeniyle eşin  mahkumiyetine hükmedilmiş olması da gerekmez. 

HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRMEDEN KASTEDİLEN NEDİR?

Haysiyetsiz hayat sürme, toplumun anlayışına göre sürekli olarak namus, şeref, haysiyet kavramlarıyla bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır. Örneğin; şerefsiz bir meslek ya da sanatla uğraşmak (genelev işletmeciliği, beyaz kadın ve uyuşturucu madde tüccarlığı), ayyaşlık, kumarbazlık, esrarkeşlik, cinsi sapıklık, safahat alemine dalma vb. Bu sebeple dava açılabilmesi için bu eylemlerin bir devamlılığının olması gerekir.

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI AÇILABİLMESİ BELLİ BİR SÜREYE TABİ MİDİR?

TMK madde 163 gereğince bu davanın açılabilmesinde hak düşürücü bir süre yoktur. Bu sebeple açılacak bir dava her zaman açılabilir. Fakat bu nedenle dava açılabilmesi için diğer eş için ortak hayatı devam ettirmek çekilmez hale gelmiş olmalıdır. 

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI NEREDE AÇILIR?

TMK madde 168 gereğince ortak hayatı devam ettirmek kendisi için çekilmez hale gelen eş bu davayı eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa 6 aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesinde açabilir. 

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

📜 "Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163'üncü maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır. İşlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davanın kabulü gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir." (2. Hukuk Dairesi 2014/20560 E. 2015/4947 K.)

📜 "Davalı erkeğin davacı kadının ilk evliliğinden olan kızı ile cinsel ilişki yaşadığı ve bu eyleminin TMK'nun 163. maddesinde geçen haysiyetsiz hayat sürme niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece TMK'nun 163. maddesine göre verilen boşanma kararında bir isabetsizliğin olmadığının anlaşılmasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir." (2. Hukuk Dairesi 2016/14732 E. 2018/4831 K.)

📜 "Dava, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan küçük düşürücü suç işleme sebebine dayalı boşanma davasıdır. Küçük düşürücü suç işlemenin Türk Medeni Kanununun 163. maddesi hükmüne göre boşanma sebebi olabilmesi için suç teşkil eden eylemin evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden tarafların, davalının işlediği suç tarihinden sonra evlendikleri anlaşılmaktadır. Bu halde; Türk Medeni Kanununun 163. maddesindeki boşanma kararı verilebilmesi için gerekli “işlenen suç nedeniyle diğer eş için birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesi” koşulu gerçekleşmediğinden mahkemece davacının davasının reddine karar vermek gerekirken; kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." (2. Hukuk Dairesi 2015/13025 E. 2016/3369 K.)

📜 "Dava Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı suç işleme nedeniyle boşanmaya ilişkin olarak açılmıştır. Çorum Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/275 esas 2011/26 karar sayılı ilamının incelenmesinden davalı kadının kasten adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs etmek ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından mahkum olduğu, kesinleşen mahkumiyet kararı ile ve davalı eşe toplam 35 yıl 10 ay hapis cezasının verildiği anlaşılmıştır. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden işlenen suçların niteliği ve cezanın miktarı da nazara alınarak davacı kocanın davalı kadınla birlikte yaşamasının davacıdan beklenmeyecek hale geldiği sabit olduğu halde boşanmaya karar verilecek yerde (TMK. 163) yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir." (2. Hukuk Dairesi 2011/16925 E. 2012/13225 K.)

📜 "Davalının Erdemli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.11.2007 tarihinde kesinleşen ilamıyla resmi belgede sahtecilik suçundan mahkum olduğu anlaşılmaktadır. Ceza dava dosyasının incelemesinde; Davalının E. Usluer kimliğini kullandığı, G. Usuler ve F. Polat'la bir müddet evlilik dışı birlikte yaşadığı, bu nedenle  haysiyetsiz yaşam sürmenin koşullarının gerçekleştiği ve onunla birlikte yaşaması davacıdan beklenemeyecek hale geldiği sabit olduğu halde, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir." (2. Hukuk Dairesi 2009/16450 E. 2009/19112 K.)

📜 "Davacı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanan şiddetli geçimsizlik yanında Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde öngörülen suç işleme nedenine dayanarak da boşanma isteminde bulunmuştur. Toplanan delillerden davalının hırsızlık suçu işlediği ve bu suçtan mahkum olduğu, işlenen suçun küçük düşürücü suçlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple birlikte yaşanması diğer eşten beklenemez hale gelmiştir. Davacının Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." ( 2. Hukuk Dairesi 2012/19722 E. 2013/6974 K.)

📜 "Davacı koca, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde belirtilen şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak dava açmıştır. Davalı eşinin katılmadığı 10.10.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında geçimsizlik sebebi olarak eşinin hırsızlık yaptığını beyan etmiş ve delil olarak CD sunmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141. maddesine göre; taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise, ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı koca usul ve yasaya uygun olarak iddiasını genişletmiştir. Davacı kocanın davası, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde düzenlenen şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davası olduğu halde, mahkemece yanlış hukuki nitelendirme yapılarak Türk Medeni Kanununun 163. maddesi kapsamında suç işleme hukuki sebebine dayalı boşanma davası kabul edilerek ispatlanamadığından bahisle davanın reddi doğru bulunmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; davacı kocanın sunduğu CD’nin çözümü yaptırılıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesince inceleme yapılarak gerçekleşecek sonucuna göre karar vermekten ibarettir." (2. Hukuk Dairesi 2014/7730 E. 2014/18496 K.)

📜 "1-Toplanan delillerden davacı erkeğin çocuklarının olmaması nedeniyle gayri resmi evlilik yapmaya kalkıştığı,masrafları için de kadının kişisel malı sayılan altınları elinden zorla almaya çalıştığı olayda bunlara rıza göstermeyen eşine hortum ile fiziki şiddet uyguladığı, erkeğin bu eylemlerine karşılık kadının da üzerine atılı tehdit suçunu işlemiş olduğu anlaşılmaktadır.Davalı kadının münferit bu eylemi erkeğin haksız tutum ve davranışlarının sonucu oluşmuştur. Ceza davasındaki yargılamada da kadının eyleminin ağır tahrik altında işlenmiş olduğu kabul edilmiştir. Davacı kusurlu eylemlerinin devamında başka kadınla ikinci bir gayrı resmi evlilik gerçekleştirmiş ve o kadınla birlikte müşterek konutu terketmiştir. Açıklanan bu durum karşısında Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmadığından davalı kadının boşanmaya karşı itirazı hakkın kötüye kullanımı niteliğinde sayılamayacağından davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, hüküm 23.12.2014 tarihli oturumda tefhim edilmiş, tefhim edilen karara uygun gerekçeli karar oluşturulmuştur. Boşanma davası reddedilmiş, davalı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmiş, taraflardan bir talep olmadığı halde mahkemece 09.01.2015 tarihinde resen yapılan tavzih kararı ile "tedbir nafakasının karar kesinleşmesinden sonra da devamına şeklinde" hükme ilave yapılmıştır. Hüküm, yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyorsa yahut da birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, tavzih yoluna başvurulabilir (HMK.m.305/1). Tavzih için de taraflardan birinin talepte bulunması şarttır. Tarafların bu yönde bir talebi olmadan, hakim kendiliğinden (re’sen) hükmünü tavzih edemez ve tavzihle taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, hüküm genişletilemez ve değiştirilemez (HMK.m.305/2).
Kaldı ki kadın tarafından nafaka konusunda bağımsız bir dava açılmadığına göre boşanma davasının reddi ile davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 169. maddesi uyarınca hükmedilen tedbir nafakası ancak hüküm kesinleşinceye kadar geçerli olacağından tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesinden sonra da devamına şeklinde de karar verilemez. Açıklanan sebeplerle tavzih hükmü usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir." (2. Hukuk Dairesi 2015/3990 E. 2015/19098 K.)

📜 "Davalı-davacı kadın dava dilekçesinde hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış sebebi ile (TMK. md. 162) olmadığı takdirde, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebi ile (TMK. md. 163), bu da olmadığı taktirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine (TMK. md. 166/1) dayalı olarak boşanmaya karar verilmesini talep ederek, terditli dava açmıştır. Mahkemece, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile boşanmalarına karar verilmiş, davalı-davacı kadın dava dilekçesinde yer alan hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış ile suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedenlerine dayalı boşanma talepleri hakkında gerek gerekçe, gerekse hükümde bir açıklama yapılmamıştır. Dava terditli olarak açıldığına göre, davalı-davacı kadının özel boşanma sebeplerine dayalı talepleri hakkında olumlu - olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."(2. Hukuk Dairesi 2015/8008 E. 2015/24672 K.)

📜 "Davacı, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, 166/1. maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanarak iki ayrı hukuki sebeple boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Davada Türk Medeni Kanununun 163. maddesi koşulları oluşmamış ise de, davalının kesinleşmiş hapis cezaları nedeniyle uzun süre cezaevinde kalacağı, bu durumun evlilik birliğinin gerektirdiği görevleri yerine getirmesine engel olacağı anlaşılmaktadır. O halde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi koşulları davacı kadın lehine oluşmuştur. Kadının şiddetli geçimsizlik hukuki sebebiyle açılan boşanma davasının kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." (2. Hukuk Dairesi 2011/13956 E. 2012/9227 K.)

📜 "Davacının dava dilekçesindeki anlatım ve isteğine göre Türk Medeni Kanununun (TMK) 166/1-2 maddesinde düzenlenen “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” nedenine dayalı bir davası mevcut değildir. Davacının davasını Türk Medeni Kanununun 163.madde de düzenlenen “küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme” nedenine dayalı olarak açtığının anlaşılmasına göre delillerin bu çerçevede değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde Türk Medeni Kanununun 166/1.maddesi gereğince boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur." (2. Hukuk Dairesi 2009/12493 E. 2010/13645 K.)

📜 "Davacı erkek, haysiyetsiz hayat sürme (TMK m.163) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) sebeplerine dayanarak boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Davacı erkek, davalı kadının iffetsiz yaşam sürmesi nedeniyle hem özel hem de genel sebebe dayanarak boşanma talep edebilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı dava kabul edilmiş, iffetsiz yaşam sebebine dayalı boşanma konusunda ise bir karar verilmemiştir (TMK m.163). İffetsiz yaşam hukuki sebebine dayalı taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." (2. Hukuk Dairesi 2016/12509 E. 2017/13093 K.)

📜 "Davanın hem Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde düzenlenen "zina", hem Türk Medeni Kanununun 163. maddesindeki "haysiyetsiz hayat sürme" özel boşanma sebeplerine, hem de Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesindeki "birliğin temelinden sarsılması" hukuki sebebiyle genel boşanma sebebine dayandırıldığı görülmektedir. Birbiriyle çelişmemesi koşuluyla, aynı davada birden fazla boşanma sebebine dayanılması mümkündür. Böyle bir durumda, dayanılan boşanma sebepleri birden fazla olmakla birlikte; tek bir dava mevcuttur. Toplanan delillerden; davacı kocanın eş ve çocuklarına ilişkin birlik görevlerini ağır surette ihmal ettiği, buna karşılık davalı kadının da güven sarsıcı davranışlar içine girdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; tarafların eşit kusurlu sayılmaları gereken davranışlarıyla evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Türk Medeni Kanununun 161. ve 163. maddelerindeki özel boşanma sebebine yönelik koşullar gerçekleşmemiş ise de; Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesindeki boşanma koşulları oluşmuştur. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır." (2. Hukuk Dairesi 2013/12267 E. 2013/26094 K.)

📜 "Davacı, dava dilekçesiyle münhasıran Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir.Yerel mahkemece verilen ilk hüküm davada Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde belirtilen haysiyetsiz hayat sürmenin koşullarının bulunmaması nedeniyle bu madde uyarınca boşanmaya karar verilemeyeceğinden bahisle bozulmuştur. Bozma sonrasında; davacının duruşma esnasında, davasını şiddetli geçimsizlik sebebinden kaynaklı boşanma davası olarak ıslah ettiğine dair beyanı üzerine mahkemece Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra ıslah mümkün değildir. (4.2.1948 tarihli 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Bu husus gözetilmeden, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde uyulan bozma kararına aykırı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir." (2. Hukuk Dairesi 2013/2240 E. 2013/4791 K.)
aile hukuku ile ilgili görsel sonucu
📜 "Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davanın Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca, açılan "küçük düşürücü suç işleme" nedenine dayalı bir boşanma davası olduğu, davalı kocanın işlediği iddia edilen suçların suç tarihlerinin boşanma dava tarihinden önceki tarihlere ait olduğu, Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi yönünden de davacı tarafından her hangi bir delil sunulmadığı ve iddiasının kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, Türk Medeni Kanununun 163'ncü maddesinde yer alan "küçük düşürücü suç işleme" sebebi yanında, aynı Yasanın 166'ncı maddesinde yer alan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine de dayanmaktadır. Bu sebebe dayandığı mahkemece de kabul edilmiştir. Tarafların 11.02.2010 tarihinde evlendikleri, aynı gün davalının daha önce işlediği suçlar sebebiyle cezasını infaz etmek üzere hükümlü olarak cezaevine alındığı, Ocak 2013'e kadar cezaevinde kaldığı, bu suretle evlilik birliğinden doğan görevlerini üç yıla yaklaşan bir süre yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. Bu bakımdan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." (2. Hukuk Dairesi 2014/3704 E. 2014/5431 K.)

Yorumlar

Popüler Yayınlar

5809 SAYILI ELEKTRONİK HABERLEŞME KANUNU’NA AYKIRILIK SUÇLARINDAN M.56’nın İNCELENMESİ

CEZANIN ERTELENMESİ NEDİR?

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI